T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
İSTANBUL / SİLİVRİ - Silivri Yusuf Sarıbekir Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi

Ergenlik Döneminde Kuşak Çatışması

KUŞAKLAR ARASI ÇATIŞMA

Erişkinler gençleri eskiden beri sorumsuz, saygısız, büyüklerin öğütlerini dinlemeyen ve kendi doğrultularında giden kişiler olarak tanıyagelmişlerdir. << Günümüzün gençleri öyle umursamaz ki ilerde ülkenin yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağır başlı olmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar…>> bu sözleri İsa’dan sekiz yüz yıl önce yaşamış Hesiod adında bir düşünür söylemiş. Sokrates de buna benzer görüşler ileri sürmüş, çağının gençliğinden yakınmış. Gençlerin eski kuşaklarla ilgili görüşleri de tarih boyunca değişmeden kalmıştır: erişkinler gençlerin gözünde hep geri kafalı tutucu kişilerdir. Gençleri anlamaya yanaşmazlar. Yaşlılar aralarında nerede bizim gençliğimiz nerede şimdiki gençlik diye dertleşirler ancak kendilerinin de gençliklerinde bir önceki kuşakla benzer çatışmayı yaşadıklarını unuturlar.

Gençlerle eski kuşaklar arasındaki bu karşıtlık bu uzlaşmazlık görüldüğü gibi çağımıza özgü bir olgu değildir. Ancak 20.yy’ın hızlı toplumsal değişimleri bu ayrımı su yüzüne çıkartmıştır. Bilimsel gelişmeler eski değer yargılarının ve yaşam anlayışını değişmesini zorunlu kıldı. Bunlara koşut olarak hızlanan toplumsal değişmeler eski kuşakları yeni uyumlara zorladı. Yaygınlaşan eğitim ve kitle iletişim araçları yepyeni uyanış ve bilinçlenme getirdi. Hepsinin sonucu olarak erişkin kuşaklarla gençlik arasında aslında var olan ayrılık gittikçe büyüdü, yeni boyutlara taşındı.

Eski kuşaklar yeniliklere uymakta güçlük çekince kendi geleneklerine sıkı sıkı tutundular. Çocukları da kendilerinin uzantısı olarak algıladıkları için onların başkalığını yadırgadılar. Gençler de bu değişime ayak uydurmaya gelişimlerinin gereği olan “başkaldırı” ile başladılar. Eskilerin tüm değerlerini yadsıdılar. Kendi kanatları ile uçma istekleri kendi kararlarını verme istekleri onları en uca itti. Bunun sonucunda ana-babalar ile çocuklar arasındaki iletişim koptu. Bu kopma özellikle katı ve ataerkil düzenin süregeldiği evlerde daha da belirgin oldu. Evdeki baba egemenliğinden kurtulmak isteyen genç,  toplumsal düzeni değiştirme amacına yöneldi.

Doğaldır ki başkaldırma eğilimi her zaman yıkıcı olmaz. İlişkiler tümden kopmamışsa genç, olumlu sonuçlara ulaşabilir. Gençlerdeki, değişik olma eskilere benzememe dürtüsü onları yeni gerçekler aramaya yöneltir. Bilimde, sanatta ve toplumsal yaşamda gerçekleştirilen birçok yenilik ve atılımlar eskiye tepki olarak ortaya çıkmıştır. Kuşaklar arasındaki etkileşim sürdükçe bu karşıtlık sağlıklı yönlere kaymakta devrimlerin itici gücü olmaktadır.

Delikanlılık çağındaki genç sürekli arayış içindedir. <<ben kimim? Neyim? Amacım ne? Hangi yolu seçersem kimliğimi bulabilir ve topluma kendimi benimsetip yerimi alabilirim?>> sorularını durmadan sorar. Deneme ve arama yolları açık olduğu sürece çalışır, didinir. Engeller çoksa ya boyun eğer ya da amaçsız bir başkaldırışa kendini kaptırır. Bir üçüncü seçeneği daha vardır o da topluma sırt çevirmektir. Tüm kanalların kapalı olduğunu gören genç, hiçbir şey yapmama yolunu seçer. Sorumluluk almaz girişim yapmaz. Ama toplumun silik ve boyun eğen bir üyesi olmaya da yanaşmaz. Bu yüzden hiçbir şey yapmamayı eylem olarak kabul edip bu yönde gruplara dahil olmaya çalışır, yeni, felsefeler edinirler.

     

      Düzenleyen: Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen Eda BİLGİÇ

    Kaynak: (Yörükoğlu; Çocuk Ruh Sağlığı;2003)

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 21.12.2017 - Güncelleme: 21.12.2017 11:29 - Görüntülenme: 840
  Beğen | 2  kişi beğendi